aynı kağıt üzerinde birbirinden ayrı yerlere çizilmiş iki farklı çizimiz biz. istediği yöne gidemeyen, hareket edemeyen, hep bir elin yardımına muhtaç felçli karalamalar... sıkışıp kalmışız bu sonsuz boşluğa, öyle derin ve öyle beyaz ki inadına... güzel bir resim olmak için uğraşmak boşuna, neden buradayım diye sormak gereksiz, kendini itmeye çalışmak ne beyhude bir çaba. hayır olmuyor, bir yolu yok, bir kapı yok kaçıp kurtulabileceğimiz. bu karmaşadan, bu gürültüden, bu yalanlardan, bu öfkelerden, bu saçma gülüşlerden... açıp gidebileceği bir kapısı olmalı insanın. ıssızlaşabileceği, gözlerini kapatıp huzurla nefes alıp verebileceği bir yere açılan kapı... çabalamak boşuna, ne kadar uğraşsak da birleşmiyor çizgilerimiz, gittiğimiz yön farklı, istediğimiz rengi alamıyoruz, istediğimiz kağıda geçemiyoruz. bu kağıttan hapiste mahkum ve sorularla boğuşarak geçecek günler. sorular soracağız cevap alamayacağımızı bilerek. bir avuntu, bir oyalama yöntemi olarak varoluşsal sorularla yoracağız beynimizi. beklediğimiz cevap hiç gelmeyecek bunun farkında olarak yeni renklerin, yeni çizgilerin, güzel bir resmin hayalini kuracağız. ayrılıp gidemeyeceğiz buradan ya silinip gideceğiz ve bir varlık lekesi kalacak bizden geriye ya da buruşturup atacak bir el bizi sonsuzluğun karanlık çöplüğüne.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)